CHP 6-9 Eylül’de olağanüstü kurultay toplayarak tüzüğünü değiştirmeye hazırlanıyor. CHP eski milletvekili Kemal Anadol, Cumhuriyet’ten Mehmet Şakir Örs’e konuştu.
“İktidara yürüyen bir partinin tüzük kurultayında imza toplayarak seçim istemek özür dileyerek söylüyorum abesle iştigaldir” diyen Örs, “CHP seçmene güven vermeli, iç tartışmalarla bu güveni sarsmamalı, özellikle eğitim, sağlık, tarım, dış politika ve ulusal gelirin adil dağılımındaki çözüm önerilerimiz halka anlatılmalıdır” ifadelerini kullandı.
CHP tarihinde kurultaylar ve tüzük tartışmalarıyla ilgili neler söylersiniz?
Yürürlükteki tüzük parti içi demokrasiyi olanaksız kılan bir nitelik taşıyor. Merhum genel başkanımız Deniz Baykal son döneminde yeni bir genel merkez yapısı oluşturmak istemişti. Buna göre genel başkan, parti meclisi (PM) içinden istediği kişileri genel başkan yardımcısı olarak atayacak onları değiştirme/azil yetkisine sahip olacaktı. CHP geleneğinde çok önemli yeri olan genel sekreterlik ise bir tür yazışma müdürlüğüne dönüştürülüyordu. Baykal bu değişiklikle ilgili bir hukuk komisyonu oluşturdu. Komisyon Önder Sav, Oya Araslı, Atilla Sav, Orhan Eraslan, İsmet Atalay, Hakkı Süha Okay ve benden oluşuyordu. Komisyon bu öneriye karşı çıktı. Bu yapı AKP tüzüğünde tıpa tıp yer alıyordu. Tek adam modeline göre uyarlanmıştı ve antidemokratikti. Bu model tartışmalara karşın kabul edildi. Yürürlüğe girmeden malum kaset olayı ortaya çıktı ve Baykal istifa etti.
‘PARTİ İSTİKRARI ZEDELENDİ’
Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkan seçildiği 33. olağan kurultayda önerge oybirliğiyle kabul edildi. Bu kez organlar tüzüğün eski haline göre seçildiler. Ancak dönemin Yargıtay Cumhuriyet başsavcısı 2008 değişikliğini antidemokratik bulup iptali için dava açması gerekirken uygulanmasını dayatıyordu. Sayın Kılıçdaroğlu 3 Kasım 2010’da toplanan PM krizinde 2008 değişik-liklerini uygulayarak yeni yöneticileri seçti. 34. kurultaydan bu yana da bugünkü antidemokratik tüzük uygulanmaktadır. O tarihten günümüze 350’ye yakın PM üyesi ve yüzü aşkın genel başkan yardımcısı değişmiştir. Bu tek adam yönetimine yol açan bir görüntüye neden olmuştur. Ne İnönü ne Ecevit ne Baykal ne Çetin ne de Öymen döneminde görülmeyen bu sayılar partideki istikrarı da zedelemiştir. Bu değişmelidir.
Sizin “CHP yeniden yapılandırılmalıdır” başlıklı bir çalışmanız var. Bu çalışmayı özetler misiniz?
O kitapçığı 10 Haziran 2020’de yayımladım ve genel başkanla yöneticilere gönderdim. Ancak bir yanıt alamadım. Kitapçıkta devam eden yapısal sorunlarla çözümleri yer alıyordu. Sağlıklı olmayan yapı şöyle işliyor. Atanmış belediye başkanları delege seçimlerinden başlayarak ilçe, il kongrelerine el atıyor. Kurultay delegelerini istenen doğrultuda seçtiriyor. Genel başkan ve parti meclisini de bu delegeler seçiyor. Bu kez belediye başkanı ve milletvekillerini de aynı parti oligarşisi belirliyor. Ben bu süreci “Saadet Zinciri” olarak adlandırıyorum. Bu durumda parti içi demokrasiden söz açmak olanaksızdır. Bu zincir kırılmalıdır. Sürecin ana nedeni delege sistemidir. Delege sisteminden üyelik sistemine geçilmedikçe bu hastalıklı yapı devam edecektir. Eskisi gibi kurultay parti meclisini, PM de merkez yönetim kurulu ile genel sekreter ve genel saymanı seçmelidir. Kongrelerde çarşaf liste zorunlu olmalıdır.
Bugünkü tartışmalarda en çok üyelik, önseçim, dönem sınırlaması, cinsiyet ve gençlik kotası gibi konular öne çıkıyor. Siz bu konularda neler düşünüyor?
Bilinenin aksine yürürlükteki Siyasi Partiler Kanunu ve CHP tüzüğünde esas olan adayların tüm üyelerle seçilmesidir. Yasaya göre genel merkezlerin sadece yüzde 5 kontenjan hakkı vardır. Yani önseçim esas, merkez yoklaması istisnadır. 12 Eylül’den sonra bu piramit tersine çevrilmiştir. 12 Eylül öncesi CHP’de bu yüzde 5 oran Hasan Esat Işık, Hikmet Çetin, Altan Öymen, Ahmet Taner Kışlalı, Haluk Ülman, Alev Coşkun, Erol Çevikçe gibi isimler için kullanılmıştı. Bu sayı yeterlidir ve aşılmamalıdır. Artık önseçim tartışmaları son bulmalıdır. Kadınlar ve gençler parti okulunda eğitilen donanımlı ve örnek siyasetçi olmalıdırlar. Fermuar sisteminin uygulanması gerekir. Gençlik kollarından gelen bir siyasetçi olarak söylüyorum, gençler her kademede yer almalıdır.
‘SADECE POLEMİĞE GİRMEK YETERLİ DEĞİL’
Dünyada diğer sol-sosyal demokrat partileri de yakından izliyorsunuz. Bu bağlamda CHP benzeri partilerin örgütsel yapılanmalarında ve tüzüklerinde ne gibi yenilikler, değişiklikler var? CHP, bu uygulamalardan nasıl yararlanabilir?
Günümüzde Yunanistan’dan İngiltere’ye, muhafazakârlardan sosyalistlere bütün partiler delege sistemini terk etmişlerdir. Partinin genel başkanından başlayarak tüm organlarını üyeler seçmektedir. 2011 yılında François Hollande Sosyalist Parti’nin önseçiminde üyelerden yüzde 56 oy alarak cumhurbaşkanı adayı oldu ve genel seçimleri öyle kazandı. Artık Türkiye’den başka delege sistemini uygulayan çağdaş bir parti yoktur. Bu durumda üyelik çok önemli hale geliyor ve onu kurumlaştırmak gerekiyor. Bu da gerçek anlamda parti okulu kurmakla gerçekleşir.
‘İDEOLOJİSİZ BAŞARI OLMAZ’
Okulun müfredatını siyaset bilimcisi, sosyolog, ekonomist, hukukçu ve deneyimli parlamenterle belediye başkanından oluşan bir kurul belirlemelidir. Okulun bölgelerde ve illerde de çalışması sağlanmalıdır. Birinci ve kısa evrede seçme ve seçilme hakkına sahip olmak isteyenler, ikinci ve orta erimde ilçe ve il yöneticileri, son aşamada da belediye başkanı ve milletvekili adayları eğitilmelidir. Okulda seçim hukuku, genel ekonomi ve hukuk bilgileri ve en önemlisi Cumhuriyet ve parti tarihi öğretilmelidir. İdeolojisi olmayan bir parti başarılı olamaz. Sadece karşı partilerle polemiğe girmek yeterli değildir. Halka ülke sorunlarını nasıl çözeceğimiz somut örneklerle anlatılmalıdır. Partinin ideolojisi ön planda olmazsa boşluğunu etnikçilik, mezhepçilik ve hemşerilik doldurur.
Odatv.com