Bakan Fidan, katıldığı bir televizyon programında canlı yayında gündemi değerlendirdi ve soruları yanıtladı.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ABD Kongresinde yaptığı konuşmada ayakta alkışlanmasının ve ABD’den aldığı desteğin onu cesaretlendirip cesaretlendirmediğinin sorulması üzerine Fidan, bu durumun Netanyahu’yu “şüphesiz her zaman cesaretlendireceğini” vurguladı.
“NETANYAHU AMERİKA’YI REHİN ALMIŞ DURUMDA”
Fidan, “Bence Netanyahu şunun çok iyi farkında. Amerika’yı rehin almış durumda. Lübnan’da savaşa girerse, ABD’nin Netanyahu’nun arkasında savaşa girmek dışında hiçbir çaresi yok.” değerlendirmesini yaptı.
Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye’nin İran’da uğradığı suikasta ilişkin de Fidan, “Ben tekrar sizin vesilenizle şehit İsmail Haniye’ye Allah’tan rahmet diliyorum. Allah mekanını cennet eylesin. Ailesine başsağlığı diliyorum. Filistin ulusuna başsağlığı diliyorum. İslam alemine başsağlığı diliyorum. Onun katledilmesiyle barışı da katlettiklerini unutmasınlar. Bu mesajın da altını özellikle çiziyorum.” ifadelerini kullandı.
SUİKATTEN SAATLER ÖNCE YAPTIĞI GÖRÜŞMEYİ ANLATTI
Yeni İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan’ın yemin töreni dolayısıyla dün İran’da olduğunu hatırlatan Fidan, Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye ile yemin töreni esnasında karşılaştığını belirtti.
Fidan, yemin töreni sonrası yapılan görüşmelerin ardından Haniye’yi tekrar gördüğünü ifade ederek, Haniye’nin ölüm haberini aldığı ana ilişkin duygularını paylaştı.
“İnsan olarak kendisi çok takdir ettiğim, çok beğendiğim biriydi. Uzun yıllara dayanan dostluğumuz vardı. Filistin davası için çok önemli bir kardeşimizdi.” diyen Fidan, haberi aldığında karışık duygular hissettiğini söyledi.
Fidan, “Kendisini bir hayata, bir davaya adamış, bir neticeye doğru gitmeye çalışan ve şahadetin en yüksek mertebe olduğunu en küçük zerrelerinde hisseden bir insanın nihayet kendi hedefine ulaşmış olduğunu görmek, insana bir mutluluk veriyor. Ama diğer taraftan da geride kalan bizler için üzüntü kaynağı.” ifadelerini kullandı.
Haniye’nin çocukları da dahil olmak üzere 60’a yakın akrabasının öldürülmesine rağmen metanetli olduğunu anlatan Fidan, Haniye ile ilişkilerinin başlangıcına değindi.
Fidan, “Benim tanıdığım İsmail Haniye, kendi dava şuuru çok yüksek, kendi taşıdığı emanetin fevkalade bilincinde olan bir insandı.” dedi.
Haniye’nin yerine Halid Meşal’in seçildiğini söyleyen Fidan, “O da farklı dozajlarda, aynı özellikleri taşıyan birisi.” diye konuştu.
“BUNUN ÇOK CİDDİ BİR SONUCA YOL AÇACAĞINI BİZ BAŞTAN BERİ SÖYLÜYORDUK”
Fidan, bölgede yaşanan gelişmelerin en başından beri yakından takip edildiğini, olayın nereye gideceğinin önceden tahmin edildiğini ve bunun önüne geçilmesi gerektiği yönünde Türkiye’nin daha önce uyarıları olduğunu hatırlattı.
“İsrail’i destekleyen unsurların belli çaresizlikleri var. Sonsuz destek veren bu devletler bir bakıma uzun yıllardır maruz kaldıkları şartlandırma gereği siyonizmi destekleme konusunda şartlandırmaya gitmiş durumdalar.” diyen Fidan, bu ülkelerin İsrail’i destekleme konusunda kendi siyasal tabanları, siyasi sistemlerini üreten bir hale geldiğini söyledi.
Fidan, “Bunun çok ciddi bir sonuca yol açacağını biz baştan beri söylüyorduk.” ifadesini kullanarak, diplomatik ne yöntem bulunursa onun kullanılması yolunda hassasiyetlerin iletildiğini, İslam İşbirliği Teşkilatı, Arap Ligi ortak teması kurulduğunu hatırlattı.
“ULUSLARARASI SİSTEM İSRAİL’E BİR ŞEY SÖYLEMEKTEN ACİZ”
Fidan, Haniye’nin suikasta uğramasına ilişkin, “Bu yaygınlaşmanın özellikle bu son suikastla beraber alacağı şekil bölgemiz için endişemizi çok daha artırmış durumda. İsrail’de bu sözleri dinleyen yok, kulaklarını kapatmışlar. Uluslararası sistem İsrail’e bir şey söylemekten aciz bir durumda. Ne zaman uluslararası sistem bir duvara toslar, büyük bir kriz yaşar, ondan sonra İsrail’le geliştirdiği bu türden bir ilişkiyi gözden geçirir. Onun dışında bunu tekrar önleyici bir adım atılmasını ben şu anda pek mümkün görmüyorum.” değerlendirmesini yaptı.
Türkiye’nin de çabalarıyla Hamas’ın geçmişte ateşkese taraf olduğunu vurgulayan Fidan, Haniye’nin bu konuda sorumluluk aldığını ve yapıcı bir tavır sergilediğini, ancak İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun kendi siyasi gündemi nedeniyle bunu kabul etmediğini vurguladı.
Haniye suikastının Tahran’da gerçekleşmesini nasıl değerlendirdiklerinin sorulması üzerine Fidan, “İsrail devleti adına atılmış son derece sembolik bir adım. Yani verdikleri mesaj sadece Hamas’ı değil, Hamas’ı askeri olarak destekleyen İran’a yönelik de ‘biz tedbir değiştirebiliriz, operasyon yapabiliriz mesajı’.” ifadelerini kullandı.
Fidan, savaşın yayılım tehdidinin artmasına ilişkin soru üzerine dün Tahran ve Lübnan’da toplam 3 operasyon yapıldığını belirterek, “Şimdi İran için önemli olan 3 yerin vurulması, belli düğmelere basılması manasına geliyor.” dedi.
İsrail’in “toprak çalmaktan vazgeçmeyeceğini” vurgulayan Fidan, “Yanıldıkları şey şu, zannediyorlar ki yani biz bu tehditleri bitirirsek, yani Hamas’ı ve Hizbullah’ı ortadan kaldırırsak önümüz açık, hiçbir problem olmaz. Tam da anlamadıkları şey bu. Yani direnişi üreten Hamas veya Hizbullah değil. Direnişi üreten İsrail’in yaptıklarının kendisi. Bugün Hamas olmaz, yarın başka bir hareket olur Filistin’de. Yani bu devam edecek. Bölgede İsrail yayılmacılığı devam ettiği sürece burada bir karşı duruş, bir direniş olacak.” diye konuştu.
Fidan, “İsrail’in Hizbullah’a saldırmak için bahane aradığını” belirterek, İsrail’in kurala dayanmayan ve hiçbir insani değeri gözetmeyen savaş kültürü olduğuna işaret etti.
“HAMAS’IN DÜŞMANI SİYONİZMDİR”
Sorunun İsrail’in 1967 sınırları içerisinde kalmak istememesi olduğunu vurgulayan Fidan, “Unuttukları başka bir şey de var. Filistin meselesi. Çok anlatmaya çalışıyoruz onlara, (bu) sadece Filistinlere ait bir durum değil. İslam dünyasında Filistin meselesi çok özel yeri olan yani duyguyu, tarihi, inanışı, kültürü her şeyi iç içe getiren bir konu.” değerlendirmesini yaptı.
Fidan, Filistin’in kendi topraklarını korumaya çalıştığını vurgulayarak, “Hamas’ın düşmanı siyonizmdir, İsrail halkı değildir. Ama İsrail halkı bunu uyutulduğu için görmüyor tabii ki. Ve kendi politikacılarının yaptığının bedelini belki şimdi ödemeyecekler ama şu anda da zaten büyük zorluk içerisindeler, korku içerisindeler. Belki yakın gelecekte, orta vadede daha büyük tehditler, daha büyük sıkıntılar bölgeyi bekliyor olacak.” şeklinde konuştu.
Netanyahu’nun ABD Kongresi’nde alkışlanmasına ilişkin değerlendirmede bulunan Fidan, “Neyi alkışladığını bilmeyen bir yığın insan Netanyahu’yu alkışlıyor. Yani alkışladıkları insanın bu zamanın Hitler’i olduğu, Hitler’in yaptığından hiç farkı olmayan bir soykırımın peşinde olduğu hiç umurlarında değil yani. Onlar iyi bir şey yaptıklarını zannediyorlar.” ifadelerini kullandı.
FİLİSTİN DEVLET BAŞKANI’NIN TBMM’DE YAPACAĞI KONUŞMA
Fidan “(siyonizm) Bölgede İsrail’in kendi ‘devletini’ kurma adına başkasının topraklarını çalarak yayılması ve yayılmacılık projesinin adıdır.” diyerek, buna karşı olduklarını dile getirdi.
TBMM’nin çok istisnai bir yer olduğunu anlatan Fidan, şunları kaydetti:
“Meclisimiz, Gazi Meclis’tir. İki defa gazi olmuştur. Bu Gazi Meclis, kendi çatısı altında herkesi misafir edip konuşturmaz. Önemli gördüğü, tarihsel öneme haiz konukları ve olayları gündeme taşır. Burada da Filistin’in şu andaki Devlet Başkanı olan Sayın Mahmud Abbas’ı Genel Kurul’a konuşma yapmak üzere davet ederek yüce meclisimiz önemli bir ilke imza atmıştır. Filistin meselesinin mümkün olan en yüksek ağızdan bütün dünyaya, yüce meclisimizin çatısı altından ilan edilmesi önemli.”
Fidan, TBMM’nin bu konudaki inisiyatifinin çok kıymetli olduğunu belirterek, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Filistin Devlet Başkanı Abbas’ı misafir edeceğini söyledi.
Netanyahu’nun ABD Kongresi’nde yaptığı konuşmaya işaret eden Fidan, “Filistin devletinin temsilcisinin de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin çatısı altında, hem Türk milletine hem de bütün insanlığa hitap etmesi bence sembolik olarak fevkalade büyük önem taşımakta.” dedi.
BÖLGEDEKİ GÜÇ MÜCADELESİ
Fidan, Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafyadaki güç mücadelesinin yüzyıllardır devam ettiğine dikkati çekti.
AK Parti hükümetlerinin iktidara gelmesiyle son 22 yılda Türkiye’nin bir istikrar adası haline getirilmesinin fevkalade önemli olduğunu anlatan Fidan, “Çünkü söylediğimiz her barışa yönelik sözün arkasında kendi istikrarımızı ve duruşumuzu, kalkınmamızı adaletimizi, vatandaşa götürdüğümüz hizmeti örnek göstererek gittik. ‘Bakın bu coğrafyada başka türlü yaşamanın yolları da var’ diye.” ifadelerini kullandı.
Fidan, Türkiye’nin yakın coğrafyasında 2 grup devlet veya millet olduğunu dile getirerek, grupları “bu coğrafyaya ait olanlar” ve “coğrafyanın dışarısından gelip hegemonik olarak projeye müdahale edenler” olarak tanımladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde, Türkiye’nin son 20 yılda geliştirdiği kapasitesi, bağımsız duruşu ve bölgeye yönelik yapıcı politikalarının farklı bir yankı uyandırdığını anlatan Fidan, “Burada gerek hegemonlara karşı, gerek bölge milletlerine karşı bizim çok olumlu, yankı bulucu mesajlarımız var.” dedi.
KAPASİTE VE KABİLİYETLERİN GELİŞTİRİLMESİ
Fidan, “Uluslararası sularda seyreden devasa bir gemiyiz, bir buzdağına çarpmadan gemiyi menzile götürmemiz gerekiyor.” ifadesini kullanarak, “Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yürüttüğümüz dış politika gerçekten yapıcı, ilkelerine ve taahhütlerine sadık şekilde hayata geçen bir dış politika.” diye konuştu.
Kapasite ve kabiliyeti olmayan ülkelerin savaşlarda yenileceği ve barışlardaki işbirliğinde sömürüleceği değerlendirmesini yapan Fidan, bunun kaçınılmaz olduğunu söyledi.
Fidan, “Savaş yok diye daha iyi durumda olmuyorsunuz. Her zaman için kabiliyetinizin, kapasitenizin çok yüksek olması lazım. Bunu yaptığınız zaman barış zamanlarında geliştirdiğiniz işbirlikleriniz sizin için de daha adil olur eğer niyetiniz ve erdeminiz daha iyiyse, karşıdakiler için de daha adil olur.” ifadelerini kullanarak, bu tür ülkelerin bulundukları bölgede düzen kurucu ve istikrar getirici rol oynadığının altını çizdi.
Türkiye’nin “istikrar adası” olduğunu vurgulayan Fidan, “Neden insanlar, milyonlarca insan bizim ülkemize geliyor, göçmen olarak, sığınmacı olarak? Gidecekleri başka yer yok. Bölgesinde Türkiye gerçekten istikrar adası olduğu için.” dedi.
BÖLGENİN İSTİKRARININ SAĞLANMASI
Fidan, “Komşularımızdaki istikrarsızlık oluşturucu konulara bizden eğer bir destek istenirse, başta terörle mücadele olmak üzere, onu her zaman vermeye hazır olduğumuzu söylüyoruz.” diye konuştu.
Bir güvenlik paktı oluşturmanın bu soruna çözüm olabileceğini belirten Fidan, “Bölge ülkeleri kendi güvenliklerini kendilerinin sağlayacağı birbirlerine tamamıyla güvenebilecekleri bir bölge güvenlik paktı platformu oluşturdukları zaman, ne dışarıdan gereksiz müdahalelere açık hale gelirler, ne de birbirlerine karşı istikrarsızlık üretirler.” ifadelerini kullandı. Fidan, bunun Cumhurbaşkanı Erdoğan ile çalıştıkları alanlardan biri olduğunu aktardı.
Hemen bir güvenlik paktı oluşturmanın pek mümkün olmadığını dile getiren Fidan, buna öncülük etmenin ve böyle bir projenin ihtiyaç olduğunu muhataplara anlatmanın önemli olduğunu söyledi.
Fidan, “Bölgede sadece sorunları gören, tarif eden bir ülke olarak kalmak istemiyoruz. Onlara gerçekten sahici, uygulanabilir çözümler getirmeyi de önemsiyoruz.” dedi.
FİLİSTİN’DE ÇÖZÜM
Uluslararası toplumun, İsrail yönetimini, 1967 sınırları içerisindeki topraklarda kalmaya razı olduğunu söylemeye davet etmesi gerektiğini belirten Fidan, “Bu topraklar da aslında Filistinlilerin çalınmış topraklarıydı, Osmanlı’dan sonra.” dedi.
Fidan, Filistinlilerin alicenaplık yaparak 1967 sınırlarını kabul ettiğini kaydederek, meselenin Batı ülkeleri tarafından bu şekilde anlaşılmadığı sürece, İsrail’in onlara anlattığı gibi, “İsrail’in güvenliği” olarak anlatıldığı sürece çözülmesinin zor olduğunu dile getirdi.
Uluslararası hukukun ve Uluslararası Adalet Divanının bunu “işgal” ile aynı şekilde adlandırdığını belirten Fidan, Batı’nın resmi tersten okuduğunu ve bir maliyet ödemediğini kaydetti.
Fidan, “Bölgedeki ülkelerin içerisinde bulunduğu çaresizlik zayıflık… Onları asla suçlamak söz konusu olamaz. Geçmiş dönemlerde 67’de 73’te bölge ülkeleri ellerinden gelenleri yaptılar ama sonuç ortada.” dedi.
Bakan Fidan, son 1 yılda Türkiye’nin ve destek veren ülkelerin gayretiyle bir gelişme olduğuna işaret etti.
Fidan, ümitsizlik olmadığını, Türkiye’nin de davasına inanan bir ülke olduğunu vurgulayarak, her türlü mücadelenin verileceğini söyledi.
Türkiye’nin sorunu olabildiğince stratejik olarak yürütmenin gayreti içerisinde olduğunu kaydeden Fidan, “Bu ne ilk savaştır, ne son savaştır. Ama bir şey önemli. Biz her türlü mücadeleye hazır olacak bir kabiliyeti ve kapasiteyi geliştirmek zorundayız.” diye konuştu.